Analiz: Evren Devrim Zelyut
Geçen gün gazetelerde Merkez Bankası'nın Kapalıçarşı'dan her gün 5 milyar TL karşılığı dolar aldığı yazıldı. Ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de bu olay doğru değildir dedi…
Peki güzel kardeşim bu iş doğru değilse, serbest piyasada dolar/TL 19,68 iken bankalararası piyasada neden 19,32?
Demek ki birileri serbest piyasadan nakit topluyor. Bu Merkez Bankası ya da büyük şirketler olabilir ama neticede ortada ikili bir fiyat var ve açılan bu makas hayırlı değil.
Sizin bankacılık sisteminiz piyasanın ihtiyacı olan dövizi (fiziki para, efektif) karşılama yeteneğini kaybetmiş. Baskı ile döviz satışlarına ve alışlarına kontrol getirerek tabelada bir rakam tutturmaya çalışıyorsunuz ama hayatın akışı buna izin vermiyor. Çünkü ekonomi yaşıyor, kalbi atıyor. İthalat yapıyor, üretiyor. Kurduğunuz sistem ithalat yapmadan üretmeye izin vermiyor. O zaman sanayici dolar olamadan ne yapacak? Gidecek serbest piyasadan dolar alacak. O aldıkça da kur yükselecek.
Burada olayın öznesinin Merkez ya da şirketler olmasının önemi yok, buna takılmayalım. Konu ülkede bir dolar kıtlığı var ve bu kıtlık gün geçtikçe artıyor…
Merkez Bankası yapmadı deniliyor ama Uğur Gürses'e göre 2022 Haziran/Ağustos arasında efektif kasasındaki artış da buna benzer bir işlem kaynaklı…
Ortada bir sorun olduğu kesin… İkili tabela bunu haykırıyor…
Bu haberi yalanladılar, peki şu soruları soralım:
128 milyar dolar MB rezervi + 128 milyar dolar KKM rezervini kura basarken de yaktığınız yalan mı?
Merkez Bankası rezervinin -59 milyar dolar olduğu da mı yalan?
Eğer piyasadan alınan döviz varsa bunun alış ve satış fiyatının, kimlere satıldığının da büyük önemi var. Zira serbest piyasadan yükseğe alıp düşükten kime verildiği, oluşan kamu zararının ne karşılığında olduğu da önemli bir konudur.
Şu çok net görülüyor: Bu hükümetin Merkez Bankası kazıya kazıya dövizde sona geldi, artık deniz bitmek üzere, önlerinde kalan tek seçenek tefeci faizleri ödeyerek evlatlarımızın geleceğini tehlikeye atarak borç alıp kura basmaktır…
Borç, koca Osmanlıyı batırmıştır. Oysa bize gerekli olan, eğitim sistemimizi düzeltip, mükemmel hale getirmektir. Böylece bu iyi sistemde yetişecek kaliteli insanlar firmalarımızda çalışarak, yüksek teknoloji içeren mallar üretebilirler. Türkiye, ancak yüksek teknoloji içeren ürünleri satabilirse, rezervleri dolar ve şirketler/aileler iflastan, fakirlikten kurtulabilir.
Ancak bu iş kendisine bağımlı, zenginleşemeyen, teknik becerisi az insan grubu oluşturmak için, her yere imam hatip açan AKP ile olmaz. İmam hatip okulu da lazım, onsuz da olmaz lakin bize fen ve teknik liseler de lazımdır.
Merkezle başladık, eğitimle bitirdik ilginç değil mi? Ama yaşamda her alan birbiri ile bağlıdır, biri kırıldı mı diğerleri de kırılır…
Daha fazla kırılmamak için 14 Mayıs tek çıkıştır.